İstanbul'da Yaşamın Maliyeti: Bir Lüks Haline Gelen İyi Beslenme ve Kredi Kartı Borçlarıyla Mücadele

İstanbul, Türkiye’nin kalbi ve ekonomisinin lokomotifi olarak, hem yerel hem de ulusal düzeyde önemli bir konuma sahiptir. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Planlama Ajansı tarafından yürütülen “İstanbul Barometresi: İstanbul Gündemi” araştırması, şehrin sakinlerinin yaşam koşulları üzerine dikkat çekici gerçekleri gün yüzüne çıkardı. Ocak 2021’den Aralık 2023’e kadar süren bu kapsamlı araştırma, İstanbul’un sosyal ve ekonomik yapısında derinlemesine bir dalış yaparak, 23 bin 224 İstanbullunun sesini duyurdu.

Üç yıl boyunca sürekli birinci sırada yer alan ekonomi, İstanbul halkının en büyük endişesi oldu. Araştırma, en yüksek gelir grubu dışında, hemen hemen herkesin ekonomik zorluklardan olumsuz şekilde etkilendiğini ortaya koydu. Kredi kartı borçları, hane halklarının üzerindeki yükü artırırken, birçok kişi borçlarının tamamını ödeyemediğini belirtti. Kredi kartı kullanan İstanbulluların yüzde 45,8’i borcun tamamını, yüzde 34,5’i asgari tutarı ödeyebildiğini, geri kalanlar ise daha düşük miktarlarda veya hiç ödeme yapamadıklarını ifade etti.

Gıda erişimi ve iyi beslenme konusunda da benzer bir tablo ile karşılaşıyoruz. Araştırmaya katılanların yüzde 65,7’si maddi yetersizlikler nedeniyle istediği gıdayı alamadığını, yüzde 58,1’i yeterli gıdaya ulaşamadığı için porsiyonlarını küçültmek zorunda kaldığını söyledi. Yüzde 9,1’i ise yeterli yiyecek bulunmadığı için bazen aç yattığını belirtti. Bu durum, İstanbul’da iyi beslenmenin artık bir lüks haline geldiğini gösteriyor.

Kanal İstanbul projesine destek ve taksi hizmetlerinden memnuniyet gibi diğer sosyal konularda da katılımcıların görüşleri dikkate değer. Kanal İstanbul projesini destekleyenlerin oranı hiçbir zaman yüzde 28’i geçmezken, taksi hizmetlerinden memnun olanların oranı yüzde 15’te kaldı. Ayrıca, kalıcı yaz saati uygulamasından memnun olmayanların oranı yüzde 57,2’ye ulaştı.

Bu araştırma, İstanbul’un ekonomik ve sosyal zorluklarla mücadeledeki kararlı duruşunu ortaya koyuyor. Şehrin geleceğine yön verecek politika ve stratejilerin belirlenmesinde, İstanbulluların sesine kulak verilmesi gerektiğini vurguluyor.