Türkiye’nin ekonomik yolculuğu, son beş yıl boyunca yaşanan kur krizleriyle dikkat çekici bir hal aldı. Bu süreç, dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in Uludağ Ekonomi Zirvesi’ndeki uyarılarıyla başlamıştı. Şimşek, patronlara borçlanmaktan kaçınmalarını tavsiye ederek, reel sektörün 213 milyar dolarlık döviz borcuna dikkat çekmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu açıklamalara tepki göstermesi ve sonrasında Şimşek’in görevden ayrılması, ekonomi yönetiminde önemli değişikliklere yol açtı.
Türkiye, bu dönemde döviz cinsi borçların uzun süre gündemde kalmasını yaşadı, bu süreçte Merkez Bankası rezervleri, özel sektör borçlarının yönetiminde kullanıldı. Yaklaşık beş yıl sonra Şimşek’in yeniden ekonomi yönetimine dönmesi ve son dönemdeki açıklamaları, iç talebin yavaşlayacağına ve iş dünyasının dış pazarlara yönelmesi gerektiğine işaret etti.
Ekonominin geleceğiyle ilgili olarak, özellikle 2024 yılında ciddi bir yavaşlama bekleniyor. Son yıllarda faizlerdeki artış ve kredi büyümesindeki yavaşlama, ekonomik büyümenin hızını düşürdü. 2021’de %11,4 olan büyüme oranı, 2023’ün ilk dokuz ayında %4,7’ye düşmüş durumda. 2024 için ise daha da düşük bir büyüme oranı öngörülüyor.
Bu yavaşlamanın işsizlik oranlarını da etkilemesi bekleniyor. TÜİK verilerine göre, işsizlik oranı 2024’te daha da artacak. Dar tanımlı işsizlik oranı şu anda %9,2 iken, geniş tanımlı oran %22,5 seviyesinde. Bu oranların 2024’te daha da yükselmesi muhtemel.
Enflasyon ve faiz oranları da Türkiye ekonomisinin önemli unsurları olarak öne çıkıyor. Kasımda TÜİK’e göre %61,98 olan tüketici enflasyonu, 2024’ün ilk yarısında yüksek seviyelerde kalmaya devam edecek. Merkez Bankası’nın faiz oranlarının da 2024 boyunca %40 seviyelerinde seyretmesi bekleniyor.
Bu veriler ışığında, Türkiye ekonomisinin gelecek yıl zorlu bir döneme gireceği ve bu süreçte iş dünyası ile politika yapıcıların kararlı adımlar atması gerektiği anlaşılıyor. İç talebin yavaşlaması, yüksek enflasyon ve faiz oranları, ekonominin can damarlarını etkileyebilir. Bu durum, hem hükümetin hem de özel sektörün, dengeli ve sürdürülebilir büyüme stratejilerini benimsemesini zorunlu kılıyor.