Türkiye’nin F-35 programına dönüşü, uluslararası savunma sanayiindeki dengeleri yeniden şekillendirebilir. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’nin açıklamalarıyla bir kez daha alevlenen bu konu, Türkiye-ABD ilişkilerindeki mevcut durumu ve geleceği ile ilgili önemli ipuçları veriyor.
Euronews’in aktardığı bilgilere göre, Türkiye’ye F-16 savaş uçaklarının satışının ardından, F-35 programına geri dönüş ihtimali masada. Ancak Kirby’nin vurguladığı gibi, bu dönüş, Türkiye’nin ABD’nin S-400’lere ilişkin endişelerini gidermesi koşuluna bağlı.
Türkiye’nin 2017 yılında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alımı, NATO üyesi bir ülkenin Rus yapımı askeri teçhizat satın almasından kaynaklanan stratejik ve teknik endişeler nedeniyle Ankara’nın F-35 programından çıkarılmasına yol açmıştı.
Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasının ardından 40 adet F-16 savaş uçağının satışı ve mevcut F-16’ların modernizasyonu konusunda Kongre’ye resmi bildirimde bulunması, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açma potansiyelini işaret ediyor.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland’ın Ankara ziyareti bu bağlamda oldukça önemli. Nuland, S-400 sorununun çözümüne yönelik isteklerini yineledi ve bu çözümün gerçekleşmesi halinde, ABD’nin Türkiye’yi F-35 programına yeniden kabul etmekten memnuniyet duyacağını belirtti. Ziyaret, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya katılımını onaylamasının hemen sonrasına denk gelmesiyle, iki ülke arasındaki ilişkilerin “yeniden canlandırılması” için bir fırsat olarak görülüyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin Batı ile güvenlik ve savunma ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olabilir. Türkiye’nin S-400 konusundaki tutumunu gözden geçirmesi ve ABD ile varılabilecek bir mutabakat, F-35 programına dönüş yolunu açabilir. Böyle bir dönüş, Türkiye’nin hava savunma kabiliyetlerini önemli ölçüde artırırken, NATO içindeki stratejik konumunu güçlendirecek ve savunma sanayiindeki iş birliklerini derinleştirecektir.
Bu kritik dönemeçte, Türkiye ve ABD’nin diplomatik ve stratejik çıkarlarını nasıl dengeleyeceği, gelecekteki savunma iş birliklerinin şeklini belirleyecek. İki ülke arasındaki diyalog ve müzakereler, bölgesel güvenlik ve savunma politikalarının yanı sıra, uluslararası savunma sanayii dengelerini de etkileyecek bir evreye girmiş bulunuyor. Bu sürecin sonucu, sadece Türkiye ve ABD için değil, aynı zamanda NATO ve geniş Avrasya bölgesi için de önemli sonuçlar doğurabilir.
BİZİ TWİTTER'DAN TAKİP ET ►►►► https://twitter.com/personelilantc
BİZİ TELEGRAM'DAN TAKİP ET ►►►► https://t.me/personelilan
