Türkiye’nin siyasi atmosferi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “suni gündem yaratmakla” suçlayarak şeriat kanunlarına gönderme yapmasıyla yeni bir çalkantıya girdi. Özel, Erdoğan’ın son dönemdeki şeriat başlıklı konuşmalarına işaret ederek, “hırsızlığın ve yalanın cezasını” dile getirdi ve ekledi: “Allah korusun, uygulanırsa bir tane parmağın, bir tane elin, dilin kalmaz.”
Bu açıklamalar, Türkiye’de siyasi söylemin nasıl hızla değişebileceğinin ve ekonomik sıkıntılar, işsizlik, açlık ve yoksulluk gibi temel sorunların nasıl kenara itilebileceğinin bir örneği olarak öne çıkıyor. Özel, hükümetin dikkatleri ekonomik problemlerden uzaklaştırmak için şeriat tartışmasını kasıtlı olarak gündeme getirdiğini öne sürdü. “Türkiye bunu konuşsun da, dönüp aman ha yokluğu, yoksulluğu, simite gelen zamı, mutfaktaki yangını konuşmasın istiyorlar,” diyerek mevcut durumun vahametine dikkat çekti.
Erdoğan’ın şeriat üzerinden yapılan tartışmalara cevabı ise Türkiye’nin birlik ve beraberlik içinde olduğunu, dini inançlarla ilgili bir sorunun bulunmadığını belirterek, “Bu ülkede kimsenin birbirinin diniyle, dini inancıyla, ibadetiyle örtünmesiyle bir sorunu yok,” şeklinde oldu. Cumhurbaşkanı, şeriat tartışmasının gereksiz olduğunu ve Türkiye’nin bu tür konuları çoktan aştığını vurguladı.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin sosyal ve siyasi yapısında derin bir çatışma ve farklılaşmayı gözler önüne seriyor. Bir yandan ekonomik sıkıntılar ve yaşam maliyetindeki artış, halkın temel gündem maddesi olurken, diğer yandan siyasi liderler arasında ideolojik ve dini temelli tartışmalar meydanı kaplıyor.
CHP’nin ve diğer muhalif partilerin, hükümetin politikalarını ve gündem belirleme yöntemlerini eleştirmesi, Türkiye’nin demokratik sürecinin canlılığını ve çeşitliliğini yansıtıyor. Ancak, bu tartışmaların, ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm bulma çabalarını gölgelememesi gerektiği de açık.
Sonuç olarak, Türkiye’nin siyasi sahnesinde yaşanan bu son gelişmeler, toplumsal ve ekonomik gerçekliklerle siyasi retoriğin kesiştiği bir noktada duruyor. Gerçek sorunların çözümüne odaklanmak ve suni gündemlerin ötesine geçmek, hem siyasi liderlerin hem de halkın önünde duran en büyük meydan okumalardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu, Türkiye’nin geleceği için kritik bir dönemeçte, ülkenin birliğini ve bütünlüğünü koruma azmini sınamaktadır.