Türkiye'nin Suriye Politikası: Askerî Operasyonlar ve İdlib

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bülent Kaya, Türkiye’nin Suriye’deki askerî operasyonlarına ve İdlib’deki sığınmacı sorununa değindi. Türkiye, IŞİD tehdidi ve Suriye’deki diğer güvenlik sorunları karşısında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Kalkanı gibi askerî operasyonlar gerçekleştirdi. İdlib, sığınmacı akınlarına bir çare olarak görülmüş, 5 milyon civarı bir nüfus için güvenlik kuşağı oluşturulmuştur.

Milletvekili, Türkiye’nin dış politikasının ve özellikle Orta Doğu politikasının, komşularla siyasi, kültürel ve ticari entegrasyonu gerektirdiğini belirtti. Askere olan ihtiyaç yerine, diplomatik çözüm yolları oluşturulması ve bu imkânların sonuna kadar kullanılması gerektiğine işaret etti.

Toplumsal Entegrasyon ve Siyasal Mühendislikler

Bülent Kaya, Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Ezidi’si, Kürt’ü, Arap’ı, Türkmen’i, Şii’si ve Sünni’siyle, halkların entegrasyonunun sağlanması gerektiğini söyledi. Etnik, dinî ve mezhebî sebeplerle süregelen çatışmaların sonlandırılması için bölge ülkeleri ve halklarının bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı.

Askerî Tezkere: Riskler ve Fırsatlar

Son olarak, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya, Irak ve Suriye tezkeresine dair hükümetin dikkat etmesi gereken noktaları işaret etti. Tezkerenin sivillere yönelik tehdit oluşturmaması ve Kürt halkıyla olan ilişkileri zedelememesi gerektiğini belirtti. Konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü;

Hakeza IŞİD tehdidiyle Suriye’deki Kürt nüfusunun Rojava’da yaşadığı trajedi de yakın geçmişte yaşadığımız insani travmalardan bir tanesidir. Türkiye bu tehditler altındayken Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Kalkanı gibi askerî operasyonlar gerçekleştirdi. İdlib sığınmacı akınlarına çare olan bir il hâline geldi.

Suriye’nin kuzeybatısında yaşam alanları oluşturmakla birlikte 5 milyon civarı bir nüfus İdlib’te bir güvenlik kuşağı olarak görüldü. Bütün bu tablo Türkiye’nin yaşadığı zorlukları göstermekle birlikte Türkiye’nin bu sahada bugüne dek izlediği siyasetlerin hatasız olduğu anlamına gelmemektedir ve işte, bizleri endişeye sevk eden de bu noktadaki hassasiyetlerimizdir.

Sınırlarımızda bu derece ciddi tehditler varken elbette askerî ihtiyaçlar da olacaktır ancak Türkiye’nin dış politikası ve özellikle Orta Doğu politikası, tüm komşularla siyasi, kültürel, ticari ve hatta sonuç olarak askerî planda bir entegrasyon siyaseti üretebilmesindedir.

Meselelere sadece askerî bakış açısıyla değil, askerî ihtiyaçlara gerek kalmayacak imkânları sonuna kadar kullanabilme ihtiyacıdır. Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Ezidi’si, Kürt’ü, Arap’ı, Türkmen’i, Şii’si ve Sünni’siyle ulus devletlerin sınırlarını ve ulus devlet zihniyetini aşar tarzda halkların entegrasyonunu sağlamak gibi bir mecburiyetimiz var.

Siyasal mühendisliklerle demografik yapıların dönüşümünü engellemek, etnik, dinî ve mezhebî sebeplerle süregelen çatışmaları sonlandırmak, birbirine komşu coğrafyaların toplumlarını birbirine kaynaştırıp bu coğrafyanın despotik yönetimlerinden ari, özgür ve demokratik toplumlar hâline gelmelerini sağlamayı hedefleyecek bir siyaseti bütün bölge ülkeleri ve halkları olarak hep beraber sağlamak durumundayız.

O hâlde, meselemiz sadece bu coğrafyalarda askerî operasyonlarla yetinmek değil bahsettiğimiz bu geniş coğrafyayı ve çerçeveyi, onların ortak hedefleri, ortak idealleri, ortak zihniyetleri ve yaşam alanları hâline getirebilmektir. Nitekim, Türkiye için var olan tehditler ve güvenlik risklerini birebir bölgedeki bütün ülkeler ve halklar da yaşamaktadır.

O hâlde Irak ve Suriye tezkeresi Türkiye Büyük Millet Meclisinden kabul edilip Hükûmete bu noktada bir yetki verilmişken Hükûmetin bu iki yıllık süreç içerisinde dikkat etmesi gereken noktalara işaret etmek istiyorum. Bu askerî tezkere hiçbir zaman sivillere yönelik tehditleri, onların Türkiye’ye olan bakış açılarını zedeleyici ve kalplerinde yıllarca açılabilecek onulmaz yaralara vesile olucu gelişmeleri asla beraberinde getirmemelidir.

Bu tezkere asla Kürt halkıyla yıllara mebni kurduğumuz doğru ilişkilerin düzlemini değiştirmemelidir. Neden bu endişelerden söz ettiğimi müsaadenizle birkaç örnekle açıklayayım. Meselenin neden sadece askerî güvenlik sorunu olmadığını bu iktidarın izlediği siyasetler üzerinden izaha çalışayım.

 

 
BİZİ TWİTTER'DAN TAKİP ET ►►►► https://twitter.com/personelilantc
BİZİ TELEGRAM'DAN TAKİP ET ►►►► https://t.me/personelilan
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Türkiye'nin Suriye Politikası: Askerî Operasyonlar ve İdlib

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir