Yargıtay Atamasında Adalet Krizi: Türk Siyasetinin Karanlık Yüzüne Işık Tutuyor

Güncel siyasi gündem, sürekli değişen manzaralarla kamuoyunun dikkatini dağıtıyor. Ancak, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın yaptığı çarpıcı açıklamalar, gözlerden kaçırılmak istenen ve Türk siyasetindeki adaletsizliğin simgesi haline gelen bir olayı tekrar gündeme taşıyor.

Bir yıl önce, Türkiye’yi sarsan bir suikast gerçekleşti: Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’e yapılan saldırı. Bu trajik olay, Türk siyaset tarihinde karanlık bir sayfa olarak yerini aldı. Ancak, bu suikastın soruşturmasında adı geçen Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça’nın geçtiğimiz haftalarda Yargıtay üyeliğine seçilmesi, adalet sistemine olan güveni sarsıyor.

Milletvekili Usta’nın ifadelerine göre, Ateş’in davasında henüz bir iddianame bile hazırlanmamışken, soruşturmayı yürüten savcının yükseltilmesi, adaletin hangi temeller üzerine kurulduğunu sorgulatıyor. Bu atama, sadece bir kişinin trajedisi değil, aynı zamanda Türk adalet sisteminin işleyişine dair ciddi soru işaretleri uyandırıyor.

Sinan Ateş, siyasi kimliğinden öte, bir eş, baba ve evlat olarak anılıyor. Ailesinin onurlu duruşu, yargı sistemine bir meydan okuma olarak karşımıza çıkıyor. Usta, adaletin sadece bir terazi değil, aynı zamanda bir vicdan meselesi olduğunu vurguluyor. Onun sözleri, adaletin sadece yasalarla değil, insanlık değerleriyle de ölçülmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Bu olay, Türk siyasetindeki adaletsizliğe, suskunluklara ve çelişkilere dikkat çekiyor. Usta, adaletin herkes için, her durumda geçerli olması gerektiğinin altını çiziyor. Bu trajik olay, yalnızca bir suikastın ötesinde, bir toplumun adalet arayışının ve insanlık değerlerinin korunmasının sembolü haline geliyor.

Usta’nın sözleri, adaletin sadece mahkemelerde değil, toplumun vicdanında da yer bulması gerektiğini hatırlatıyor. Bu olay, adaletin ve insan haklarının sadece yasalarla değil, toplumun vicdanıyla da korunması gerektiğini gösteriyor. Makalenin devamında, bu olayın Türk siyasetindeki yansımaları ve adalet sistemi üzerindeki etkileri daha detaylı bir şekilde ele alınacak.

”Günaşırı değişen gündem yoğunluğundan dolayı kamuoyunun gözünden kaçırılmak istenen vahim bir atamayı da gündeme getirmek istiyorum Sayın Başkan. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı merhum Sinan Ateş’in davasına bakan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça geçtiğimiz haftalarda Yargıtay üyeliğine seçilmiştir.

Suikastın üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen henüz iddianamenin bile hazırlanmadığı, adı karışan tüm faillerin tutuklanmadığı ve her yönüyle karanlıkta bırakılmış bu cinayetin dosyasına bakan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı âdeta ödüllendirilerek Yargıtay üyeliğine atanması adalete olan inancımızı derinden sarsmıştır. Bir kez daha adalet askıya alınmış, vicdanlar karartılmıştır, devletin temeli olan adalet tesis edilememiştir.

Bitmeyen nefret ve bitmeyen öfkeyle dava görmezden gelinmiş, cinayetin üstü örtülmüştür. Bir yıldır faili meçhul olarak kalan bu alçak cinayet Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Fırat’ın kenarında kaybolan koyundan bile sorumlu olduğunu söyleyenlerin sessiz tavrı adalet bekleyen vicdanlara en az bu aşağılık cinayet kadar ağır gelmiştir.

Sinan Ateş siyasi kimliğinden evvel bir eş, bir baba, bir evlat, bir kardeştir. Ailenin vakarlı duruşu yargının onuruna, arkada yetim kalan 2 yavrunun gözyaşı ise adaletin terazisine emanettir. Eğer herkes güven içinde yaşayacaksa, eğer başka yavrular yetim kalmayacaksa “Ucu kime dokunur?” diye düşünmeden adaleti aslanın midesinde de olsa çekip çıkaracaksınız. Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.”